Elifcan Arslan / 




Biz yine bir kalenin temelsiz

Bir kabarenin belirsiz heyecanıyla kıpırdayan

ve pek çocukça avunan

dünyaya ayak uydurmakta yöntemsiz,

Bir şeye iyi gelmek uğruna boşlukla,

Koşum takımlarını evde unutmuş gibiyiz

Çok uzun bir yolu geçtikten sonra.

Kendimizi bir kelimeyle tanıtmak, yersiz ve ahmakça

Bize biraz dolay biraz çetrefil biraz meşakkat

biraz kelime biraz keder ve baharat gerekli Osman.


Davranıp dururuz ellerimizde hayali ve pek nafile bıçaklarlan, 

bir anda düşüverir de gayrisafi birleşmemiz: 

kafiyeler kaçınır anlamın dolanıklığından

birleşmemiz biraz izafi biraz hoyratça 

Bırakmayız birbirimize belki birbirimizi, 

ama bırakırız hiç tutmamış gibi de, kafamız atarsa


Kaçıp gövdelerinden karanlık gölgelerin,  

sır gibi saklanmak yükselen kalenin duvarlarına,

Orada zaman bizden yana, neredeyse bizden yana

orada bana sorarsan aşkın bir şeyler dönüyor aslında. 

Ama bunları boşver şimdi, bize biraz gerçeklik,

Bozulmuş ifadeler ve biriken çöplerin arasında,

ışıkların bilerek açık, bilerek hayata yapışık-

Bunu sana nasıl anlatabilirim Osman, içimde bir şeyler dönüyor,

İçimde sığ bir şeyler, azıcık yükselmek istiyor


Bir perde açılıyor, birileri açıyor, alkış

herkese bir tirat, en az, yekün, biraz karmaşık

Elimize yüzümüze bir şeyler sıçramış, alkış,

Kıpırdamak istemeyince duvarlar iyi geliyor.

Yorganlar güvenli ve korunaklı, battaniyeler

Ve büyük düşünmemek hayat hakkında,

Bir mahsur yok bazen hiç uyanmamak istemekte bana kalırsa,

bunları hiç konuştuk mu Osman ben pek hatırlamıyorum,

hep çamurlu ayaklarımla bir anda sana geliyorum 

yerleri süpürme işini sıklıkla sana bırakıyorum,

bir şeyleri düşünme işini her zaman sana bırakıyorum,

Ayakkabılarımla ilgili pek bir şey hissetmiyorum.